24 Eylül 2012 Pazartesi

Islak kahverengi gözlü çocuk.


Topu topu iki kez gördüğüm; ama ismini sürekli duyduğum biri...

Aslında iki kez gördüğümden tam emin değilim. Biri yıllar önceydi, üç ya da beş yıl önce olması lazım, tam hatırlamıyorum. Aslında gördüğümden de emin değilim. Hafızamın çok derinlerinde kalmış puslu bir anı sanki. Çok önemsiz bir şey olduğu için üzerinde bir daha düşünülmemiş bir şey. Yani ben öyle tahmin ediyorum. Dediğim gibi, hayal gücümün bir ürünü değilse, gerçekten gördüysem ya da yanlış hatırlamıyorsam üç ya da beş yıl önce görmüştüm onu.

O zamanlar sadece bir kere mi gördüm yoksa birkaç gün sürekli karşılaştık mı emin değilim. Çünkü sürekli karşılaşabileceğimiz bir yerdeydik. Bahçeye çıkarken, markete giderken, penceren baktığımda bile görebileceğim bir durumdaydık. Ama bütün bunlara rağmen aklımda kalan tek bir sahne var. Bir fotoğraf karesi gibi bir anı. Çimenlerin üzerinde oturuyorum. Yanımda birkaç kişi daha var. O da orada. Sol tarafımda, en fazla iki metre ötemde ayakta duruyor yanıda bir ya da iki arkadaşıyla. Siyah bir kapri ve yine siyah bir tişört giymiş. Siyah saçları biraz uzun, çenesine gelmiyor belki ama uzun yine de. Kahkülleri alnını kapatmış. Elleri ceplerinde miydi değil miydi tam hatırlamıyorum ama o anı  hayal ettiğimde sürekli ellerini ceplerinde buluyorum. Yanımdakilerle bir şeyler konuşuyor. O zaman tanışmış mıydık bilmiyorum. Tanışmadığımızı varsayıyorum çünkü hiçbir şeyinden emin olamadığım bir anı parçasında tanışmış olsaydık onu bari hatırlayacağımı düşünüyorum.

O beni tanımıyor ama ben onu tanıyorum. Tanıyorum dediysem, ismini sürekli duyuyorum yani. O zamanlar pek dikkatimi çekmemiş olsa gerek, çekseydi anının bu kadar puslu kalmasına izin vermezdim bence. Sadece çok iyi göründüğünü hatırlıyorum. İyi görünüşlü ama dikkatimi pek çekmeyen biri...

Sonra, çok zaman sonra, ben yine aynı yerdeyim ama bu sefer o yok. Zaten öyle biri olduğunu bile unutmuşum. Orada olsam bile aklıma gelmiyor, niye gelsin ki? Ama ismini duysam hatırlarım. Dedim ya; adını sürekli duyduğum biri. Sonra bir gün geliyor ve ismi duyuyorum yine.

Tekrar karşılaşıyoruz. Kapıdan girmeden önce aklıma sadece iyi görünüşlü olduğu geliyor ama yine de emin olamıyorum. Acaba cidden görmüş müydüm yoksa hayal gücüm öyle mi düşünüyor diye kararsız kalıyorum. Kapıdan girdiğimde arkası dönük ama yavaşça yüzünü dönüyor. Yüzünü görünce anlıyorum hayal gücümün bir oyununa maruz kalmadığımı ya da öyle düşünüyorum. Çünkü yine o güzel surat ama bu sefer saçları daha kısa. En azından iyi görünüşlü olduğunu unutmamışım diyorum.

Daha ilk karşılaşmamız olmasına rağmen öyle güzel, öyle sıcacık karşılıyor ki beni içim ısınıyor resmen. Hayal meyal hatırladığım, o yıllar önceki karşılaşmayı saymıyorum çünkü onun bunu hatırlamadığından eminim. Ben utana sıkıla elimi uzatıp geçmiş olsun derken o gülümseyerek teşekkür ediyor. Öyle güzel gülüyor ki yeni tanıştığı birine verilebilecek en güzel "ilk izlenim"i veriyor.

Kötü bir zamanda karşılaştık aslında. Yaralıydı. O an iyiydi -ya da öyle görünüyordu- ama birkaç gün önce önemli bir olay atlatmıştı. Ona rağmen öyle neşeli, öyle iyiydi ki inanamazdınız. Hele şükür, tam anlamıyla ucuz atlatmıştı; ama yine de etrafındaki herkesi çok korkutmuştu.

Ben utana sıkıla oturup, arada etraftakilerle konuşurken -ki neredeyse hiçbirini tanımıyorum- o neşeli davranıyor. Bu iyi bir şey çünkü sanırım en sevdiğim özelliği bu. Sevecen, neşeli, eğlenceli olması yani. Bir ara herkesin karşıt bir fikri savunduğu bir anda benim tarafımda oluyor. Öyle mutlu oluyorum ki anlatamam. Buna bu kadar sevindiğimi de sonradan anlıyorum çünkü orada öyle bir kaskatı kesilmişim ki sevinsem de üzülsem de hissedemiyorum.

Sonra gitme vakti geliyor. Tıpkı geldiğimizdeki gibi gülümseyerek uğurluyor bizi. "Tekrar geçmiş olsun." diyorum ve o yine çok teşekkür ediyor.

Sonraki birkaç gün hiç aklımdan çıkmıyor. Aşık olduğumu falan düşünmeyin öyle bir şey değil; ama garip bir sevgi besliyorum ona. Hani bir insanı görürsünüz ve birden kanınız kaynar ya, birden çok seversiniz, aynen öyle bir şey işte. Keşke diyorum daha önce karşılaşsaydık, daha önce tanışsaydık. Keşke kısacık bir an görmek yerine, aynı ortamlarda bulunup arkadaş olabilseydik. Kim bilir, belki ilerde tekrar karşılaşırız ve bu sefer arkadaş olabiliriz.

Çok garip değil mi? Öylesine karşılaştığınız biri hakkınızda böyle şeyler düşünüp, böyle bir yazı yazabiliyor. Böyle bir şeyi asla tahmin etmezsiniz.

Böyle düşündüğümü bilse ve bu yazıyı okusa ne düşünür acaba?

4 yorum:

  1. Gerçekten de öylesine karşılaştığın biri hakkında böyle şeyler yazabilmene şaşırdım. İyi bi etki bırakmış. :)) Bu kadar anlattığına göre açıkcası çok merak ettim. :))

    Umarım tekrar karşılaşırsınız o çocukla canım ve bu sefer iyi arkadaş olabilirsiniz. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnan ben de böyle bir şey yazabileceğimi düşünmezdim ama nasıl bir etki bıraktıysa artık, kelimeler kendiliğinden dökülüverdi. Diyorum ya; öyle bir gülümsedi ki bir insana verilebilecek en güzel ilk izlenimi verdi ki ben insanlara hiç öyle birden ısınabilen biri değilimdir. Arkadaşlarım falan da çok merak ediyor ama işin ilginç yanı da şu ki; hiçbir sosyal paylaşım sitesinde hesabı yok. Böyle bir insanın var olabileceğini düşünmezdim. :D Hayır bir yerlerde hesabı olsa, ne bileyim blogu falan olsa takip edeceğim ama yok. :( Umarım tekrar karşılaşırız cidden. Yoksa nette falan bulamıyoruz. :)

      Sil
  2. Sakuracım ödüllendin kabul edersen. :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kabul etmek ne kelime! Koşa koşa aldım! Çok teşekkür ederim. :)

      Sil