10 Kasım 2012 Cumartesi

İyi mi kötü mü olduğunu anlayamadığım şey: İnternet.


Merhaba hayat, merhaba internet.

Hayatımız için -ya da kendi hayatım için- iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlayamadığım, bu konuyu her düşündüğümde iyi tezimi kötü etkileriyle çürüttüğüm, kötü tezimi iyi yanlarıyla yok ettiğim sevgili internet ile ilgili bir şeyler karalayacak bu kalem bu yazısında.

İlk kez bilgisayar kullanmaya başladığımda 6. sınıftaydım sanırım. Üç çocuklu bir ailenin en büyük çocuğuyum ve bu yüzden bilgisayarı olan bir abla ya da ağabeye sahip değildim. Benden bir yaş küçük erkek kardeşim, o zamanlar babamın iş yerine gide gele bilgisayara çok uzak olan benden daha yakındı. "Nasıl açıyoruz bu bilgisayarı, nereye basacağım, nereye tıklayacağım, şimdi ne yapayım?" gibi saçma sapan bir sürü soru sormuştum. Yani tamam, bilgisayarı görüyorduk ediyorduk da hiç kullanmamıştım daha önce. Bir de insanın önemli şeyleri kullanırken bozmaktan korkması durumu da oluyor. O zamanlar dalga geçiyordu benimle böyle basit şeyleri bile bilmediğim için, şimdi ben onunla dalga geçiyorum bilgisayar hakkında benim bildiklerimin %20sini bile bilemediği için.

Yahu kız çocuğuyum, bilgisayar oyunlarına falan heves etmiyordum o zamanlar -gerçi online birkaç oyun dışında sims bile oynamamış bir insanım, yani hiç etmedim de diyebiliriz-, yani bilgisayar benim için pek de anlam ifade etmiyordu. Sadece küçüklüğümden beri babamın iş yerinde oynadığımız bir oyun vardı onu oynardım hep. Onu da büyükler açardı, ben sadece tuşları kullanır oynardım.

İşte ben 6. sınıfta olduğum zamanlar eve bilgisayar alındı ve babam o sıralarda bilgisayar kursuna başladı. Her akşam gelip kursta öğrendiklerini kardeşimle bana öğretirdi ki çok iyi bir şey yapmış, bu konuda ona minnettarım. Böylece temel bilgisayar bilgilerini öğrenmiş oldum.

Başlarda çok zaman geçirmiyordum bilgisayar başında. Yapacak bir şeyler bulamıyordum belki de, bilemiyorum. Sonra yavaş yavaş daha çok vakit geçirmeye başladım. Msn diye bir gerçek vardı bir kere. Çok güzel bir şeydi, bütün arkadaşlarımla çok güzek sohbet ediyorduk. Toplu konuşmalar falan da olunca çok çok zevkli oluyordu. En büyük sorunım msn'di bence çünkü vaktimin çocuğunu msn başında harcıyordum. Ona rağmen iyi bir lise kazanmıştım. 8. sınıfta ne kadar süre bilgisayar başında kalıyordum hiç hatırlamıyorum ama az değildi bence.

Sonra liseye geçtim. Gün geçtikçe daha çok bilgisayar aşığı oluyordum, daha çok şey öğreniyordum. Daha çok şey bilince daha çok uğraşıyordum. 9. sınıfta bir arkadaşım sayesinde Kore dizileri izlemeye başladım, bu da bilgisayar tutkumun daha çok artmasına neden oldu. Dizi izlerken vaktinizin çoğunu harcadığınız yetmiyormuş gibi oyuncuları merak edip araştırıyordunuz, müziklerini dinliyordunuz. Bir zaman sonra online izlemek/dinlemek yetmemişti tabi, indirme olaylarını öğrenmiştim. Böyle böyle biligsayarla daha çok haşır neşir oldum.

Zaman geçtikçe iyice netizen oldum. Forumlar en büyük tutkum(du) resmen. Bir forumu sevdiğim zaman sürekli orada takılmak isterim, oradaki insanları da sevdiysem hele iyice bağımlısı olurum. Şu an ara sıra baktığım birkaç tanesi dışında pek alakam yok forumlarla. Yani bu konuda bayağı duruldum diyebilirim. Hayatımın bir döneminde ciddi anlamda forumlarla kafayı bozmuş durumdaydım ama. Çok şükür şu an öyle değilim. Forumların şöyle çok güzel bir yanı var ki ortak ilgi alanınız olan bir sürü insan tanıyorsunuz, günlük hayatta kimseyle edemediğiniz sohbetleri onlarla edip eğlenebiliyorsunuz çünkü duygularınızı, düşüncelerinizi  etrafınızdaki çoğu kişiden daha çok anlıyorlar. İnternet sayesinde çok çok güzel insanlarla tanıştım cidden.

Zaman geçtikçe daha da internet kurdu oldum. Birkaç forumda  yöneticilik yaptım. Hal böyle olunca adminlik işlerini falan da öğrendim tabi. İnternet hakkında ne kadar çok bilgi, bilgisayar başında harcanılan o kadar zaman demektir. O yüzden şu an hiçbir sitede yöneticilik falan yapmadığım için mutluyum. Zaten internet sitelerinde yöneticilik çekilir dert değil çünkü bütün dizilerdekinden daha çok entrikaya ve bütün siyasi partilerdekinden daha çok çekişmeye şahit oluyorsunuz.
Bir de sosyal paylaşım siteleri var tabii ki. İnternet kurdu bu kız onlardan eksik kalır mı hiç? Facebook hayatımıza bir girdi pir girdi. Başlarda çok uğraşırdım onunla da ama şimdi sadece canım sıkılınca baktığım, ara sıra arkadaşlarımla konuştuğum bir yer benim için. Onun aksine twitter şu sıralar bağımlı olduğum tek sosyal paylaşım ağı diyebilirim. Telefondan da bağlanabilince elimin altında her an baktığım bir şey oluverdi.

Onun dışında tumblr diye bir şey var ki gerçekten çok güzel bir yer ama uzun zamandır hesabım olmasına rağmen çok çok bağımlısı değilim. Normal standartlarda bir tumblr kullanıcısıyım o kadar. Bazı arkadaşlarım var, hiç abartmıyorum günlerinin %70'ini tumblr başında geçiriyorlar.  Daha nice ask.fm, formspring, adını bile unuttuğum yerlerde hesaplarım var. Ne gerek var bunca şeye ama dayanamayıp alıyoruz. Bir de photoshop olayı var ki bilen insan gerçekten başından kalkamıyor.

Youtube! Bu site hem çok mükemmel hem de tam bir zaman öldürücü. Youtube'a bir girdiğimde saatlerce çıkamıyorum. Tamam çok eğleniyorum, çok güzel videolar izleyip çok güzel müzikler dinliyorum ama çok oyalayıcı. Bıraksanız hiç durmadan haftalarca youtube'da takılabilirim. O derece. Böyle olan tek kişi değilim, çoğu insan böyle ama artık cidden youtube'da da fazla vakit geçirmiyorum çok şükür.

Başka başkaaa? Ha bir de rpg yani rol oyunu olayım var ki kendisi hayattaki en güzel şeylerden olur. Bir sürü karakteri olan hatta resmen bir karakter ordusu olan bir rol oyuncusuyum ve doğal olarak o kadar karaktere o kadar rp yazmak da ciddi anlamda vakit gerektiriyor. Vaktim olduğu zamanlarda gerçekten hiç üşenmeden hepsine uzun uzun rpler yazabilirim.

Şimdi bir de blogger var. Bakmayın siz yeni yeni blog yazmaya başladığıma, uzun zamandır takip ettiğim bir sürü blog var ve yazılarları büyük bir keyifle okuyorum. Blog olayı gerçekten çok güzel bir şey çünkü insanların dünyalarını daha çok görebiliyor, onları daha iyi anlıyorsunuz. Yazmak ise başkalarına söylenemediğiniz şeyleri bir sürü insanla paylaşmanızı sağlıyor.

Bütün bu yazdıklarımda internetin daha çok vakit öldüren kısımlarından bahsettim. Evet, gerçekten vaktimizi çok öldürüyor, boşuna harcayıp götürüveriyor. Hiç mi yararlı bir şey yapmıyoruz o vakitlerde? Evet yapıyoruz belki ama 1 saatte yapılacak işi  5 saatte yapıyoruz, geri kalan 4 saatimiz ciddi anlamda boşa harcanıyor. Belki de aile bireylerimizden, arkadaşlarımızdan çok bilgisayarlarımızı, masaüstlerimizi görüyoruz ve bu da aile bireylerimizden uzaklaşmamıza ya da daha çok yakınlaşmamamıza neden oluyor. Toplumsal yapı gittikçe bozuluyor çünkü insanların derdi artık ne kadar arkadaşının olduğu değil ne kadar takipçisinin olduğu. İnsanlar artık sözlerini kaç kişinin dinlediğiyle değil, tweetlerinin kaç retweet aldığıyle ilgileniyor. Hal böyle olunca da insan ailesinden, çevresinden ve hatta kendinden bile uzaklaşabiliyor.


Bütün bunların yanında internet aslında iyi bir şey de. Bir tık sizi çok uzak diyarlara götürebiliyor. Bilmediğiniz şeyler öğreniyor, çok eğlenceli şeyler buluyor, çok güzel insanlarla tanışıyorsunuz. Hayatın bütün kötü yanlarından belki de bir tıkla çok çok uzaklara gidiyorsunuz. Kafanız dinleniyor, siz dinleniyorsunuz ve en önemlisi de eğleniyorsunuz. İşlerinizi çok çok daha kısa sürede yapabiliyorsunuz -1 dakikalık işi 1 saatte yapmadığınız sürece- ki vakit demek nakit demektir. Daha az emekle daha güzel işler çıkarabiliyorsunuz. Çok uzaktaki sevdiklerinizle görüşebiliyorsunuz hem de yanıbaşınızdalarmış gibi. Neyin nerede nasıl olduğunu öğrenip çağa ayak uydurabiliyorsunuz. Haberleri, hava durumunu, son gelişmeleri her şeyi anında öğrenebiliyorsunuz ve bu da yaşam kalitenizi ciddi anlamda artırıyor.

Artık gerçekten çok çok büyük bir gelişme göstererek internet kullanımını en aza indirdim. Bu yazı bile kaç gündür az az yazarak bu boyuta ulaştı. Yazının başında da dediğim gibi; iyi mi yoksa kötü mü olduğunu anlayamadığım bir şey bu internet. İkisini de bünyesinde barındırıyor ve biz onu nasıl kullanırsak öyle şekilleniyor. Umarım hepimiz interneti en güzel şekilde kullanıp kendimiz için en faydalı hale getirebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder